23 Ağustos 2011

Albüm













Bir müzik albümü hakikaten binbir emekle çıkıyor.

Albüme hangi şarkıların gireceğinin seçiminden şarkıların okumalarına kadar, albüm fotoğraflarından şarkıların sıralamasına ve albüm dizaynına kadar onlarca kişinin parmak izi değiyor o albümün her bir yanına.

Bu noktadan bakınca işte bu süreci çok “önemsiyorum”. Bu işinin hakkını vererek yapanlar ile sallabaş yapanların farkı zaten albümü elinize aldığınızda kendini hissettiriyor, dinledikçe belirginleşiyor.

Yeni çıkmış bir albümünün alıcısıyla ilk buluştuğu zamanda önyüz şüphesiz çok etkili oluyor. Ve inanın bana o albüm, şarkılarıyla olduğu kapağıyla hatırlanıyor.

Bir Sertab Erener “Lal” denince Sertab’ın güllerle süslü o naif bakışlı kırmızı albüm kapağı akla geliyor. Aynı şekilde Sezen Aksu “Deli Kızın Türküsü” deyince de çimenler üzerinde bir evin önünde ayakta duran Sezen benzeri küçük kız figürü... Candan Erçetin’in Elbettesi de, koyu yeşil bir arka fonda kırmızı bir sedirde iki elleri yanda siyah elbisesi ve kızıl saçlarıyla olanca asaletiyle oturan Candan fotoğrafıyla hala mim gibi akıllarda.

Kötü albüm kapağı da tabi ki ters etki uyandırabiliyor. Geçen gün bir müzikmarkette dolaşırken “Aaa burası erotik film mi satmaya başlamış” diye düşünmemi sağlayanTuğba Ekinci’nin 100 Derece single ı da buna bir örnek.

Albüm kapağındaki başarı içindeki şarkılarla da birleşti mi o albüm tadından yenmiyor ve arşivinizin bir elemanı oluveriyor.

Albüm kapaklarının başarısı yıllar sonra akıllarda kalarak ölçülebilirken şarkıların başarısı da yine yıllara meydan okuyuşuyla ölçülebiliyor.

Bir şarkı şarkıcısının 10 yıl sonraki konserinde o şarkıcının yeni çıkan albümlerine rağmen hala repertuarında yer bulabiliyorsa başarısını zaten kanıtlamış, hak ettiği değeri bulmuş oluyor.

Zaman her başarıyı tüm çıplaklığıyla gösteriyor.

10 Ağustos 2011

CİM












Özel isimlerin sonuna eklenen -cığım , -ciğim, -cuğum, -cüğüm isimlere sevgi/ilgi yükler.

Bu ekler bu şekilde yazılır ama söylemde -cım, -cim, -cum ve -cüm e dönüşür.

Sevimlilik ve sevgi ifadesi gibi görünse de farkında olmadığımız bazı gerçekleri tokat gibi yüzümüze çarpar bu ekler ;

En başta mesafe ifadesidir: “Ali naber?” ile “Alicim naber?” arasındaki mesafe kilometreler ile ölçülmez. Ali olmak ile Alicim olmak karşınızdaki insan nezdinde elbette farklıdır. Sizi gerçekten seven ,size değer verenler için “Alicim” sinizdir, size daha uzak olanlar için “Ali”. Net !

Kızgınlığı karşıya iletme aracıdır : Bir arkadaşınız için yıllarca “Alicim” sinizdir, farkında olmadan veya yanlış bir anlaşmadan ötürü bir anda “Ali” olursunuz . Karşı taraf sormadan sorgulamadan yıllar önce o koyduğu ”- cim” ekini anında alıverir. Böyle durumlarda cim ekini koymak zaman alırken kaldırmak ise şipşaktır.

Ayrıca kızgınlığı karşıya iletme aracıdır : Bu sefer kızan taraf adınızın sonunda bir “-cim” ekleyiverir. Ofisinizde veya sosyal ortamda daha hayatta size “Alicim” dememiş birini kızdırdığınız an “Ama Alicimmmmmm” oluverirsiniz. O m ler vurgulu vurguludur, bastırıla bastırıla söylenir. Bu noktada da “-cim” eki yapmacıklık mevzusuna kurban gider. Siz onun “Aliciği” misinizdir? Hayır, normalde size böyle der mi ? Hayır . Peki kızınca neden der? Meçhul! Ama bariz olan tek şey var ortada iyiniyet yoktur!

Değişen durumlar: O anın getirdiği duruma göre yine bir anda “Alicim” olursunuz. Mesela birine hediye verdiğinizde, ona iltifat ettiğinizde birinin işini kolaylaştırdığınızda, birinin çıkarını törpülediğinizde. .. İşte bu Alicim kelebek gibidir. Çok kısa sürer. O an için “Alicim” sinizdir sonra hemen Aliliğe geri dönersiniz. Hayat böyledir...

TAVSİYE: Biraz dikkat ettiğimizde bazı “cim” ler ışıl ışıl, parlak ve hakikidir. Zaten kimden ne maksatla geldiği o kişiden ötürü bellidir. Ama bazı “cim” ler ise lafta aynı özde sahtedir. Rengine baktığınızda mat olduğunu anlarsınız.
Bu durumlar böyledir, aman sahtelere kanmayın derim !