30 Haziran 2010

Tatil Güncesi







Yine bir tatil yazısı ile karşı karşıyayız. Şu an bu yazıyı havaalanından yazıyorum, bunu da özellikle belirtiyeyim ki havam olsun. Hani var ya böyle yazanlar , çeşitli mekanlardan yazısını bize ulaştıran gazeteci(!)ler…

Neyse efendim bu kez güney sahillerimizi fethettim. Attığı her adım, yürüdüğü her kaldırım olay olan ben yine kendi çapımda vukuatlar yaşadım.

İlk önce 4 gün Bodrum ilaç gibi geldi bünyeme. Eğer bir şehir sizde müptelalık yaratıyor ve size mutluluk hormonu salgılatıyorsa o şehre gidiniz… Mümkün olduğu kadar çok gidiniz…

Bodrum esasen çok vukuatlı geçmedi. Sabahtan akşama kadar yatıp gecelerini hafifçe salladım. Hatta Twitter üzerinden sıklıkla yazıştığımız ama birbirimizi tanımadığımız 3 arkadaşımla (@dilek79 , @meloshhhum , @aeevin) da tanışma fırsatı yakaladım. Gönül isterdi ki bir kahve eşliğinde sohbet edebilmek ama ancak gece klübü Fink’te yollarımız kesişti. Ayaküstü de olsa muhabbet etmek çok keyifliydi.

4. günün sonunda Bodrum’dan Kemer’e geçmem gerekiyordu ve tek ulaşım imkanı otobüstü. Aslına bakıldığında çok mantıklı bir plan yapmıştım. Bodrumdan Kemere geçerken otobüs kullanarak hem geceyi ekstra bir gece otel masrafı etmeden geçirecem hem de varmak istediğim noktaya ulaşacaktım. Aslında otobüs yolculuğunu severim ama atladığım bazı noktalar vardı. Çok uzun zamandır uzun otobüs yolculuğu yapmıyordum.Ee haliyle uçağın hızına ve konforuna alıştıktan sonra (hakikaten alışmış kudurmuştan beter) otobüs yolculuğu uzun geldi. Üstelik geçirdiğim ameliyatı tamamen unutmuşum yol boyunca bıçak yaraları kendini hatırlattı.

Ertesi sabah Antalya’da kardeşimle buluşup direkt olarak Kemer’e otelime geçtim. Yediğimi içtiğimi anlatmak çok isterdim zira Rus turstlerden pek bir şey yiyip içemedim. Her öğün kuyruk, her öğün kuyruk.. Kuyruk bitince de yiyecek bir şey kalmıyordu. Resmen talan ediyorlardı her şeyi! Sanırım ülkelerinde hiç bir şey yemiyorlar ve Türkiye’ye gelince deli gibi her şeye saldırıyorlardı. Hatta bir keresinde bir kadını cidden azarladım. Çünkü sırama kaynak yaptı. O hışımla “Sırana geç be kadın!” diye bağırmışım. Türkçe bağırdım tabi, bir şey anlamadı ama etkili oldu, tıpış tıpış Moskova Marşıyla sırasına geçti.

Tatilin en bomba olayı, bildiğiniz gibi Kievli Funda idi. Kızın gerçek adı Olga ama ben ona Funda Arar a olan benzerliği yüzünden Kievli Funda adını taktım. Güzel başlayan arkadaşlığımız sonrasında Aşk-ı Memnu’ya dönüştü çünkü Kievli Funda evli çıktı! Allahtan eşi otelde değildi çünkü tüm olanlardan sonra Bihter gibi kendimi vurmak zorunda kalabilirdim...

Ayrıca tatilin bir başka olayı daha ilk günden animasyon şefi ile olan kavgamdı. Alt tarafı masa tenisi oynamak istemiştim. Raketler de animasyondan alınıyormuş, resepsiyondan bir komi ile animasyon şefini bulmaya gittik. Raketi çocuk isteyince animasyon şefi beni Rus sanmış olacak ki açtı ağzını yumdu gözünü. Bu saatte raket mi istenirmiş, adamı hasta etmesinmiş, bugün gidip yarın gelcekmişim vs vs.. Bağırma, çağırma... E benim de tepeme gelip “Ne diyon lan sen?” kıvamına geçince adamın o anki surat ifadesini görmeliydiniz. Demek ki her sarışın Rus değilmiş, öğrenmiş oldu!

Aslına bakılırsa ilk defa bu kadar uzun, 9 tam gün tatil yaptım. Pazar gecesi İstanbul’a dönüşe geçtiğimde Pazartesi sendromu yaşamıyodum çünkü Pazartesi-Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma sendromu 32 kısım tekbili birden beni sardı. Sendromun hiç böylesi olmamıştı!

3 yorum:

  1. Yazı başladı, giriş kısmı ilgi çekti. Yazı devam etti, gelişti; eyvallah sürükleyiciydi de. Ee ne diye böyle pat diye bitti? Sonuç ne? Amaç ne? Olay ne?

    YanıtlaSil
  2. En çok da raket olayındaki çemkirmeye bayıldım..:)) He bir de Rus kadının araya kaynaması :) Zaten tivitır'dan da paylaşmıştın, biz de kıskanmıştık..:) İyi yaptın da paylaştın, biz de gitmiş kadar olduk...:)

    YanıtlaSil
  3. Bende son 3 yildir tatil yapamiyorum. Takildim kaldim bu yil nasip olursa söyle güzel bir tatil yapacagim..

    YanıtlaSil