9 Ağustos 2010

KOS














“biraz su, biraz yeşillik her yer benim evimdir
taşırım dünyayı sırtımda, her dil benim dilimdir”
(Ş. Ferah- Hoşçakal)


Bu dizelerde hareketle özensiz bir şekilde hazırladığım bavulum elimde, çantam sırtımda çok da istemeyerek düştüm Bodrum yollarına... Bir kaçgün Bodrum’da kalıp Kos’a geçmeyi planlarken her şey Bodrum’da kalacağım oteli görünce değişti! Her zaman kaldığım , Bodrum’daki evim olan otel yüksek sezon sebebiyle çok yüksek fiyat verince mecburen görece daha düşük ve daha önce kalmadığım bir otele gittim. Oteli gördükten sonra otelde sadece 1 gece kalıp ertesi gün sabahki ilk feribotla kendimi Kos’a attım.

İşte o an heyecan bastı... Bilmediğim bir yer, kendi kendime keşfedeceğim bir ada... Otelimi ayırtmışım ama nerde olduğunu bile bilmeyen bir ben...

Haritadan baktığım kadarıyla yönümü seçip sora sora otelimi buldum. Yol boyunca dikkatimi çeken ilk şey adadaki bisiklet yoğunluğuydu zaten farkettim ki bisikletliler için özel olarak ayrılmış yollar vardı. Demek ki yerleştikten sonra hemen bir bisiklet edinmem gerekiyordu.

Otele vardım, 3 yıldır öğrendiğim Yunancamın hakkını vererek otel çalışanlarını şoke ettim. Karşılarında bir Türk derdini anlatacak derecede iyi Yunanca konuşuyordu. Odam çok şirindi. Bir yatak, bir komidin, geniş bir gardrop, tuvalet masası ve tuvalet-banyosu vardı. Gayet temizdi. Geceliğine 30 euro verdiğim düşünülürse otel hakikaten iyiydi. Zaten günübirlik Santori’niye gitmeyi planladığım için ve son gece de Midilli’ye geçeceğim için otelde sadece 2 gece kalabilecektim.

Önce Demet Akalın dahil olmak üzere herkesin bahsettiği şu meşhur Carroten isimli güneş yağından aldım. Aynı gününde hemen etkisini gösterdi. Sonra hemen bir bisiklet kiraladım. Her gittiğim yerde yunancam sebebiyle ilgi odağı oldum. Bisikletimle günlerce tüm adayı dolaştım. Resmen elim ayağım oldu, bisikletsiz gece discolara barlara bile gidemez oldum. Bisiklete binmeye kendimi öyle bir kaptırdım ki Kos şehir dışına çıkmışım. Denize girebilecek uygun bir alan tam buldum derken oranın “Çıplaklar Plajı” olduğunu farkettim. Öyle bir yerle asla karşılaşmayı beklemediğim için şoklarda kalıp, o yorgunluğumu unutup son sürat oradan uzaklaştım.

Genel olarak Kos’tan bahsedecek olursam tatil için çok ideal bir yer. Bodrum’dan sadece 1 saat ve konaklama Bodrum’dan çok daha ucuz. Çok fazla turist var adada ve turistlerin çoğu Hollandalı. Kalanlar İngiliz, Danimarkalı, Norveçli ve Slovenyalı... Gündüz plajlar çok hareketli, geceler gündüzden çok daha hararetli... Barlar sokağı denen alan sabahın ilk ışıklarına kadar canlı. Saat sabah 06,30’du hala, discoda dans eden kalabalığı bizzat gördüm.
Yemeklere gelince... Turistik bir ada olduğu için Yunan Mutfağı ağırlıkta. Özellikle kalamarları enfes... Türkiye’de her nedense “zengin yemeği” olarak görülen kalamar Kos Adası’nda Yunanistan’ın diğer yerlerinde olduğu gibi hem bol, hem ucuz hem de her gün yenebilecek bir gıda..

Ivır zıvır yemekten adam gibi bir kalamar-rakı yapamayan ben son günümde bu işe giriştim.Bilemiyodum ki o kalamar başıma ne işler açacak! Saat 19,30 gibi güzel bir restaurantta bir tabak kalamar ısmarladım, maşallah gelen tabak öksüz doyuran misali bol bol kalamar, patates kızartması, pilav ve salatadan oluşuyordu. Midilli’ye gidecek gemim 20,45’teydi. Bu süre zarfında yemeğimi yer, bisikletimi teslim eder, otele gider bavulumu alır,taksiyle gemiye yetişirim diye düşündüm. Son eylemime kadar (gemiye yetişmek) her şey yolunda gitti. Yemeğimi yedim, bisikletimi teslim ettim ve otele gittiğimde saat 20.20 idi. Liman 10 dakikalık mesafede olduğu için içim pek bir rahattı. Hemen taksi çağırdım ve beklemeye başladım... 5 dakika oldu, 10 dakika oldu taksi yok! 20,45’te gemi kalkacak ben kafayı yemek üzereyim, taksi hala yok... En sonunda bavulumu aldım kendimi yola attım. Artık araba, kamyon ne varsa bincem gitcem çünkü çaresi yok 10 dakika kalmış. Yoldan taksi gelmez, arabalar durmaz, kamyon geçmez... Sonunda bir belediye otobüsü geldi ve kendimi ona attım. Ama o anda farkettim ki sırt çantam yok ! Otelde bırakmışım... Cüzdanım, telefonum, 2 güneş gözlüğüm,Carrotenim onda, vazgeçilmesi mümkün değil yani.. Mecburen indim tabi, tekrar elimle valiz otele marş.. Saat olmuştu 20,45. Otele vardığımda limanı aradım. O sırada taksi efendi teşrif etti taksiyle belki rötardna yakalarım diye yola düştüm. Bir yandan da geminin durumu için ordaki biriyle konuşuyodum. Karşımdaki ses : “Acele etmenize gerek yok, sakin olun” dedi... Ohh ben bir rahatladım, dedim kesin rötar var... Tam o sırada telefonun diğer ucundaki ses devam etti: “Şu saatten sonra yapacak bir şey yok, geminiz çoktan hareket etti..!” Yıkıldığım an o andı, Kos’a gömüldüğüm an yine o andı. Zaten 5 dakika sonra limandaydık, hava kararmıştı ve limanda yeller esiyordu!
Paramı ona göre ayarlamışım , son gün diye euroları bitirmişim, oteller ilişiğimi kesmişim, Nasılsa Midilli’den Ayvalık’a geçecem diye Bodrum feribotlarını kaçırmışım. Kaldım mı limanda valizlerimle... Hemen kendimi Bodrum’a atmanın yolunu aradım ama ilk feribot ertesi sabah 09,00’da dediler. Oteli aradım odamı geri istiyorum diye, yer yok dediler ama bir öneride bulundular... Otel arayacak gücüm,halim ve isteğim de yoktu mecburen otelimin önerisini kabul ettim. Kos’taki son gecemi otelin lobbysinde geçirecektim! Ağladım ağlayacam durumu... Sen onca güzel gün geçir, eğlen coş, Santorinilere git gel son gecen sana patlasın! Yoktu öyle yağma.. Lobby de olsa kalacak yerim vardı, cebimde kredi kartım da vardı çok şükür... Hemen Visa kart sağolsun krediden para çektim, valizimi tekrar otele koydum ve kendimi sokaklara attım. (Tüm gecemi lobbyde geçirecek değildim heralde). Kos’taki Bonus gecem bu şekilde başladı ve barlarda sabahı sabah ettim.3 saatlik lobbydeki uykumla da Bodrum feribotuna doğru yola çıktım...İçki şişeleriyle ağırlaşan valizim Bodrumda infilak edip bavulun sapı elimde kaldı! Çeksen çekilmez, itsen itilmez bir durumda Bodrum’da “Perişanlar 2” ‘yi oynamaya devam ettim. Sağosunlar Marinaya araba girişini engelledikleri için Otogara giden yolun ¾ ünü o halde katettim. Araba yoluna ulaşınca 300 metrelik otogar yolu için taksiyi sırasasından çıkarmak için dil döktüm ve kendimi İzmir otobüsüne attım... Müthiş hareketli geçen ve müthiş hareketli biten Kos tatilimin, bavulumun sapı elimde böylelikle bitmiş oldu:

NOT: Santorini başlı başına bir yazı konusu olduğu için bir sonraki yazı tamamen Santorini maceralarım olacak. Bilginize...

2 yorum: